Kitap İncelemeleri 2 | Raoul Vaneigem - Gençler İçin Hayat Bilgisi El Kitabı

 Paylaşan ve Yazan: Atkısıyla Dolaşan Adam


Açıklama: Bu inceleme ''Atkısıyla Dolaşan Adam'' mahlaslı arkadaşım tarafından paylaşılmıştır. Değerli incelemesi ve paylaşma arzusu için kendisine teşekkürlerimi iletiyorum.


 Sitüasyonist Enternasyonal’in üyelerinden dil bilimci ve yazar Raoul Vaneigem’in 1967'de, 1968 Mayıs olaylarının patlak vermesinden hemen önce yayımladığı bomba gibi bir kitap: Gençler İçin Hayat Bilgisi El Kitabı... Ki bu, kitabın başlığından da anlaşılıyor zaten.

 Kitabın sayfaları arasında birçok konuda görüş bildiren, daldan dala atlayan Vaneigem'in odağında gündelik hayat ve gündelik hayatın piyasa-mübadele sistemi, yani içinde yaşadığımız ‘‘gösteri’’ (Fr. spectacle) tarafından metalaştırılması, domine edilmesi, tüketilmesi ve parçalanması vardır... Aslına bakılırsa Situs’ların (Sitüasyonistlerin) tümü bu konuyla ilgilidir fakat konuyu ele alış biçimleri farklı olduğu için Entarnasyonal'in 1972 sonrasındaki dağılması da kaçınılmaz olmuştur. 

 Kitap, bugün ‘‘tüketim toplumu’’, hiper-gerçeklik, postmodernite, imparatorluk, neoliberalizm vb. gibi isimler altında anılan dünya geneli saçmalığı başarıyla açıklar ve 1967 koşullarında bir eleştirisini yapar. Bugünden bakılınca bu eleştirinin kıymeti çok daha anlaşılırdır. Vanegeim, Marx’ın yabancılaşma analizinden yola çıkarak bir çerçeve çizer. Kabaca der ki: Yabancılaşma kapitalizmden çok önce, insan doğadan koptuğu zaman, mülkiyet ve devlet, iş bölümü ve uzmanlaşma, hiyerarşi ve otorite, metafizik ve organize din ortaya çıktığı zamandan beri zaten vardı fakat Endüstri Devrimi ve kapitalizmle beraber yabancılaşma artık zirveyi görmüş bulunuyor ve ekliyor: Yabancılaşma sömürünün doğrudan neticesi olsa dahi, bugün kapitalizmin çarklarını döndüren şey, en az emek sömürüsü kadar ve hatta ondan bile daha fazla yabancılaşmadır. Bu, sosyalist(!) veya halk demokrasisi(!) adı altında örgütlenmiş ve dünyanın üçte birlik bölümünü iştigal eden devlet kapitalisti bürokratik rejimler için de fazlasıyla geçerlidir: Çünkü bu rejimler de hedef aldıkları kapitalist toplum gibi, sömürünün etkin olduğu piyasa ve mübadele dinamiklerinde işlemektedir. Mübadelenin tabii sonucu olarak para halen vardır ve elden ele dolaştıkça toplumu günbegün, anbean zehirlemektedir. Dolayısıyla sosyalist-halk demokrasisi(!) adı altında var olan cemiyetlerin de birer gösteri toplumu olduğunu düşünmemek için herhangi bir gerekçe yoktur. 

 Gösteri toplumu, tepeden tırnağa her şeyiyle yabancılaşmaya, piyasaya, mübadeleye, tüketime, sıkıcılığa, donukluğa ve sömürüye bir övgüdür. burada sömürüden kasıt salt işçinin (proleter) patron(kapitalist) tarafından sömürülmesi değildir. Vanegeim, kelimenin Marksist anlamında bu sömürünün -yani, ücretli emek sömürüsünün- varlığını kabul etmekle beraber, orada durmaz. Sömürü, bugün, hayatın yedi gün yirmi dört saatine virüs gibi yayılmış durumdadır... Sömürü, fabrikalardan, işyerlerinden, tarlalardan çıkmış; sokaklara, mahallelere, evlere, dillere, zihinlere, rüyalara, eğlenceye, insanlar arası ilişkilere kadar nüfuz etmiştir. Raoul Vanegeim bu gerçeği çok basit bir örnek üzerinden açıklar: <<Sahici olmamak bir insan hakkıdır. 35 yaşında bir adamı düşünün. Adam her sabah arabasına biner; işe gider; dosyalarla uğraşır; öğle yemeğine çıkar; bilardo oynar; dosyalarına döner; işten çıkar; birkaç kadeh bir şeyler içer; eve gider; karısıyla merhabalaşır; çocuklarını öper; televizyon karşısında bifteğini yer; yatar; sevişir; uyur. Bu adamın hayatını bu acınası klişeler silsilesine indirgeyen kimdir? Bir gazeteci mi? Bir polis mi? Bir piyasa araştırmacısı mı? Yoksa sosyalist gerçekçi bir yazar mı? Hiçbiri. Bunu, kendi kendisine yapar. Gününü, pek de farkında olmadan hakim klişeler yelpazesinden seçtiği bir dizi poza böler >> Tüm bunların karşısında Gençler İçin Hayat Bilgisi El Kitabı, gösteri toplumu ve yabancılaşmanın imhası için ilk olarak perspektifin tersine çevrilmesi ve bunu takiben hayatın her alanında odak noktası olabilecek özgün ‘‘durum’’lar (Fr. Les situations) yaratılmasını öngörür. Perspektifin tersine çevrilmesinden kasıt, gösteri toplumunun dayattığı ve normalleştirdiği algının ve dünya görüşünün, piyasa ve mübadele mantığının, nicelikselliğin darmadağın edilmesi ve niceliğin karşısına niteliğin çıkarılmasıdır. Her türden yabancılaşmanın reddiyesi, gösteri toplumunun pompaladığı her türden uyuşukluk, monotonluk, yabancılaşma ve pasifliğe karşın kalbin en derinlerindeki vahşi ve doğal tutkuların yeniden uyandırılmasıdır ve bu sayede ‘’özgün durumlar’’ın yaratılması için gerekli zemin yaratılmış olacaktır... Özgün durumların yaratılması, ‘‘perspektifin tersine çevrilmesi’’ni takip eder. Var edilmiş özgün durumlar, verili durumun (status quo) tepetaklak edildiği, gösteri yığınlarının beklemedikleri bir anda, beklemedikleri bir yerde, beklemedikleri bir şekilde doğrudan eylem yoluyla konforunun bozulması, sarsılması ve şoklanmasıdır. Bu ‘‘özgün durumlar’’ bazen bir sınıf çatışması, bazen bir toplumsal-kültürel patlama, bazen bir silahlı ayaklanma, bazen de hepsinin bir bileşiminden köken alır. hepsi doğrudur ve geçerlidir. Fakat `özgün durumlar`ın ortak noktası, kalplerinde yeni bir dünyayı taşıyanların; şimdi ve şu anda kalplerinde büyümekte olan bu dünyayı inşa etme cesaretini göstermesi ve bunu fiiliyata geçirme çabasıdır. Situs’un dergi ve yayınlarında ise, konuyu daha da açık etmek için var edilmiş ‘‘özgün durumlar’’ın en somut örnekleri olarak şunlar sunulmuştur:

-Paris Komünü (1871)

-Kronstdat İsyanı (1921)

-1956 Macaristan Ayaklanması

 Ve tabii ki, on yıl kadar süren bu tartışma ve üretim süreçleri meyvesini verdi: Uzun süredir beklenen var edilmiş ‘‘özgün durum’’, en az 10 milyon kişinin katılım gösterdiği (o günün Fransa’sında nüfus 50 milyondu), fabrikaların, üniversitelerin, meydanların, işyerlerinin... Bir bir işgal edildiği ve Fransa'yı bir ay boyunca sarsacak olan 1968 Mayısındaki gençlik ayaklanmasında patlak verdi. 68 Mayısı, kelimenin her anlamında Situs’ların uzun bir süredir düşünü kurdukları şeyin gerçeğe dönüşmesiydi. Gençler İçin Hayat Bilgisi El Kitabı’nda bu gibi bir durumun zaten beklendiğini şu sözlerden anlıyoruz: << Istırap, zorunlulukların yarattığı hastalıktır. Ne kadar küçük olursa olsun, saf sevincin tek bir atomu bile onu uzak tutacaktır. Büyük bir neşeyle özgün bir şenlik için çalışmak, genel bir isyana hazırlanmaktan çok farklı değildir... >> Kitabın kendisi ise adının hakkını verircesine, harbiden de ‘‘Gençler İçin Hayat Bilgisi El Kitabı’’dır, gençler ve kendini genç hissedenler tarafından okunması ve üzerine düşünülmesi şiddetle tavsiye edilir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çeviri | CrimethInc. - Siyasetin Bok Gibi Sıkıcı

Anarşizm: Sıkça Sorulan Sorular |8| Bölüm A.1.4 Anarşistler Sosyalist Midir?