Anarşizm: Sıkça Sorulan Sorular |5| Bölüm A.1.1 ''Anarşi'' Ne Anlama Gelmektedir ?

 "Anarşi" kelimesi Yunancadır; "değil", "eksikliği", "yokluğu" veya "yoksunluk" anlamına gelen ''an'' ön eki ile, ''yönetici'', ''müdür'', ''şef'', ''yetkili kimse'' anlamlarına gelen ''archos'' son ekinin birleşimi ile oluşmuştur. Ya da Pyotr Kropotkin'in ifade ettiği şekliyle anarşizm kelimesi ''otoriteye aykırı'' anlamına gelen Yunanca kelimelerden gelmektedir. (Anarchy, Sy. 284) 

 Yunanca anarchos ve anarchia sözcükleri genellikle "devletsiz olmak" veya "devlet olmadan yaşamak" olarak alınırken, görülebileceği üzere, anarşizmin tam, orijinal anlamı basitçe "hükümetsizlik" değildir. ''An-arşi", "yöneticisiz" veya daha genel olarak "otoritesiz" anlamına gelir ve anarşistler bu kelimeyi sürekli olarak bu anlamda kullanmışlardır. Örneğin Kropotkin'i, anarşizmin yalnızca sermayeye değil, aynı zamanda kapitalizmin gücünün ana kaynaklarına, yani; hukuka, otoriteye ve devlete de saldırdığı fikrini savunurken görüyoruz. (Op. Cit., sy. 150) Anarşistler için anarşi, "genel olarak sanıldığı gibi mutlaka düzenin yokluğu değil, kuralların yokluğu" anlamına gelir. (Benjamin Tucker - Instead Of A Book, Sy.13) David Weick'in muazzam bir biçimde özetlediği gibi: '' Anarşizm, tüm gücün,  egemenliğin, tahakkümün ve hiyerarşik ayrımın reddini ve bunların çözülmesine yönelik bir iradeyi ifade eden kapsamlı sosyal ve politik bir fikir olarak anlaşılabilir. . . Bu nedenle anarşizm, devlet karşıtlığından daha fazlasıdır. . . (Öyle olsa bile) hükümet (devlet) . . . buna uygun olarak anarşist eleştirinin merkezi odak noktasıdır.'' (Reinventing Anarchy, sy.139) 

 Bu nedenle anarşizm, salt hükümet ya da devlet karşıtı olmaktan çok, öncelikle hiyerarşiye karşı bir harekettir. Peki neden? Çünkü hiyerarşi, otoriteyi bünyesinde barındıran bir örgütlenme yapısıdır. Devlet hiyerarşinin "en yüksek" biçimi olduğundan, anarşistler tanım gereği devlet karşıtıdır; ancak bu, anarşizmin yeterli bir tanımı değildir. Bu, gerçek anarşistlerin yalnızca devlete değil, tüm hiyerarşik örgütlenme biçimlerine karşı oldukları anlamına gelir. Brian Morris'in sözleriyle: "Anarşi terimi Yunancadan gelir ve esasen ''yöneticisiz' manasını taşır. Anarşistler, her türlü devlet veya zorlayıcı otoriteyi, her türlü hiyerarşi ve tahakküm biçimlerini reddeden insanlardır. Bu nedenle, Meksikalı anarşist Flores Magon'un "karanlık üçlü" dediği şeye -devlet, sermaye ve kiliseye- karşı çıkarlar. Anarşistler bu nedenle her türlü dini otoriteye karşı çıktıkları gibi, hem kapitalizme hem de devlete  karşıdırlar. Ancak anarşistler aynı zamanda, çeşitli araçlarla, bir anarşi durumunu, yani baskıcı kurumların olmadığı, ademi merkeziyetçi, gönüllü örgütlenmeler federasyonu aracılığıyla örgütlenmiş bir toplum kurmaya veya meydana getirmeye çalışırlar.'' (''Anthropology and Anarchism,'' sy. 35–41, Anarchy: A Journal of Desire Armed, no. 45, sy. 38) 

 Bu bağlamda "hiyerarşiye" atıfta bulunulması oldukça yeni bir gelişmedir - Proudhon, Bakunin ve Kropotkin gibi "klasik" anarşistler bu kelimeyi kullandılar, ancak bunu nadiren yaptılar. (Genellikle "otorite"yi tercih ettiler, bu da  ''otoriter'' anlamı için kısa terim olarak kullanılan bir şeydi.) Fakat yazılarından açıkça görülüyor ki, onlarınkisi hiyerarşiye, bireyler arasındaki her türlü güç veya ayrıcalık eşitsizliğine karşı bir felsefeydi. Bakunin, "devlet" otoritesine saldırdığında ama "doğal ilham ve tesir"i savunduğunda ve ayrıca şunları söylediğinde bu durumdan söz etmiştir: ''Birisinin akranlarına baskı yapmasını imkansız kılmak mı istiyorsunuz? O halde kimsenin güce sahip olmayacağından emin olun.'' (The Political Philosophy of Bakunin, sy. 271)

 Jeff Draughn'un belirttiği gibi, "her zaman 'devrimci projenin' gizli bir parçası olmasına rağmen, bu daha geniş hiyerarşi karşıtlığı kavramı daha spesifik bir inceleme için ancak son zamanlarda ortaya çıktı. Bununla birlikte, bu durumun kaynağı'anarşi' kelimesinin Yunanca köklerinde açıkça görülmektedir. (Between Anarchism and Libertarianism: Defining a New Movement) 

 Hiyerarşiye bu muhalefetin, anarşistler için sadece devlet veya hükümetle sınırlı olmadığını vurguluyoruz. Bu tutum, tüm otoriter ekonomik ve sosyal ilişkilerin yanı sıra siyasi ilişkileri, özellikle kapitalist mülkiyet ve ücretli emek ile ilgili olanları da içerir. Bu durum Proudhon'un şu önermesinde görülebilir: "Sermaye. . . siyasi alanda hükümete benzer. . . Kapitalizmin ekonomik fikri, hükümet ve otoritenin siyaseti ve kilisenin teolojik fikri, çeşitli şekillerde birbirine bağlı üç özdeş fikirdir. Bunlardan birine saldırmak, hepsine saldırmakla eşdeğerdir. . . Sermaye emeğe ve devlet özgürlüğe ne yapıyorsa, kilise de insan ruhuna onu yapar. Bu mutlakiyetçilik üçlüsü, felsefede olduğu kadar pratikte de zararlıdır. Halkı ezmenin en etkili yolu, aynı anda onun bedenini, iradesini ve aklını köleleştirmek olacaktır.'' (Max Nettlau'dan alıntı; '' A Short History of Anarchism, sy. 43–44) Bu sebeple Emma Goldman'ın kapitalizmin '' kişinin kendi emeğini satmasını gerektirdiğini ve iradesinin bir efendiye tabi olduğu anlamına geldiğini'' söyleyerek ona karşı çıktığını görüyoruz. (Red Emma Speaks, Sy. 50) Kırk yıl önce Bakunin, mevcut sistem altında ''işçinin belirli bir süre için kişiliğini ve özgürlüğünü sattığını'' iddia ederken aynı noktaya değinmişti. ( Op. Cit. sy. 187) 

 Dolayısıyla ''anarşi'', ''hükümet olmaması''ndan daha fazlasını ifade eder, her türlü otoriter örgütlenme ve hiyerarşiye muhalefet anlamına gelir. Kropotkin'in sözleriyle, ''Toplumun anarşist başlangıcının kökeni hiyerarşik örgütler ve otoriter toplum anlayışlarının eleştirisnde ve  insanlığın ilerici  hareketlerinde görülen eğilimlerin analizinde yatar.'' ( Op. Cit. sy. 158) Malatesta'ya göre, anarşizm "sosyal adaletsizliğe karşı ahlaki bir isyandan " ve "toplumsal hastalıkların belirli nedenlerinin" "kapitalist mülkiyet ve devlette" bulunabileceğini inancından doğmuştur. (Malatesta: His Life and Ideas, sy. 19) 

 Dolayısıyla, anarşinin tamamen devlet karşıtı olduğunu iddia etmeye yönelik herhangi bir girişim, bu kavramın ve onun anarşist hareket tarafından kullanılma biçiminin yanlış beyan edilmesidir. Brian Morris'in iddia ettiği gibi, ''Klasik anarşistlerin yazıları incelendiğinde, anarşist hareketlerin karakterinin yanı sıra, sadece devlete karşı olmak gibi sınırlı bir vizyona hiçbir zaman sahip olmadıkları açıkça ortadadır. Her zaman tüm otorite ve sömürü biçimlerine meydan okumuş ve devleti olduğu kadar kapitalizmi ve dini de eşit derecede eleştirmişlerdir.'' (Op. Cit. sy. 40)

 Apaçık ortada olanı belirtmek gerekirse, anarşi kaos anlamına gelmez ve anarşistler kaos veya düzensizlik yaratmaya çalışmazlar. Bunun yerine, bireysel özgürlük ve gönüllü işbirliğine dayalı bir toplum yaratmak istiyoruz. Başka bir deyişle, aşağıdan yukarıya düzeni istiyoruz, yöneticilerin yukarıdan aşağıya dayattığı düzensizliği değil. Böyle bir toplum gerçek bir anarşi, yöneticilerin olmadığı bir toplum olurdu. 

 Bölüm I'da anarşinin nasıl görünebileceğini tartışırken Noam Chomsky, gerçekten özgür bir toplumda, insanlar arasında kişisel olmanın ötesinde herhangi bir etkileşimin, toplulukta veya işyerinde, ailede, daha büyük toplumsal yapılarda, her nerede olursa olsun, katılımcılarının doğrudan kontrolü altında olması gerektiğini söylemiştir. (Noam Chomsky'nin anarşizm üzerine röportajından) Toplum artık patronlar ve işçiler, yönetenler ve yönetilenler hiyerarşisine bölünmeyecektir. Bunun yerine, anarşist bir toplum, katılımcı örgütlerde serbest birliğe dayalı olacak ve aşağıdan yukarıya doğru örgütlenecektir.  Anarşistlerin örgütlerinde, mücadelelerinde ve faaliyetlerinde ellerinden geldiğince bugün bu toplumu yaratmaya çalıştıkları belirtilmelidir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çeviri | CrimethInc. - Siyasetin Bok Gibi Sıkıcı

Kitap İncelemeleri 2 | Raoul Vaneigem - Gençler İçin Hayat Bilgisi El Kitabı

Anarşizm: Sıkça Sorulan Sorular |8| Bölüm A.1.4 Anarşistler Sosyalist Midir?